Yıllar önce bulunan Türk Kahvesi’nin hikayesi Yemen‘de başlıyor. Bir çoban her gün olduğu gibi yine keçilerini gütmeye götürmüş. Hayvanlar belli bir alan da etrafa yayılır, fakat bir tanesi her defasında sürüden ayrılıp tek başına başka yerlere gidip geri geliyormuş. Bu böyle devam ederken çoban bir gün keçinin sürekli nereye kaybolduğunu merak edip takip etmek istemiş. Keçiyi takip ettiğin de daha önce hiç fark etmediği çalıların arasında meyveleri yediğini görmüş. Çoban şaşırıp meyveleri incelemiş hatta tadına bakmak istemiş. Meyveyi ağzına götürdüğüyle tükürdüğü bir olmuş. Öyle acı ve çirkin bir meyveymiş. Yine de yanına birkaç tane alıp götürmüş. Keçinin bu kadar merak ettiği, yediği ve bir şey olmadığı bu çalı meyvesini araştırmaya koyulmuş.
İşte kahvenin buluşu bu şekilde başlamış Yemen’de. Yıllarca bu meyveyi çözmeye çalışmışlar. Topladıkları şekilde yiyemeyeceklerini anladıkların da meyveyi iyice olgunlaşıp kabuklarını kurutmaya karar vermişler. Kuruttukları kabukları kaynatıp çay gibi içiyorlarmış. Bizim için kabuğu bir önem arz etmiyor. Asıl olan, kahveyi kahve yapan çekirdeği bizim için önemlidir. Yemenliler yüzyıllar geçse de bu adetlerini hala bırakmadılar. Çekirdeğini dünyaya satıp, kabuklarını hala kaynatıp içiyorlar. Bu içeceğe de kışır diyorlar.
Osmanlı yönetiminde ki insanlar kısa sürede bu çekirdeği incelemeye koyulmuşlar. Kahve çekirdeğini kavurup, öğütmeye başlamışlar. Kahve çekirdeğinden çıkan bu tozla da kahve pişirmeye başlamışlar. Bu sayede Türk Kahvesi Osmanlı döneminde, Osmanlı insanının icadı sonucu tüm dünyaya yayılmaya başlamış.
Türk kahvesinin yanında su vermek de yine Osmanlı zamanında çıkmıştır. Misafiri gelen ev sahipleri misafirlerine Türk Kahvesi yapar yanında da su ikram ederlermiş. Gelen misafir kahveyi içmeden suyu içerse şayet misafirin aç olduğu anlaşılır ve sofra kurulurmuş.
Avrupa seferleri ve yabancı tüccarların münasebeti sonucun da Türk Kahvesi Batı’da yaygınlaşmaya başlamış. İkinci viyana bozgununda Avrupalılar Osmanlı’nın ağırlıklarını ele geçirmişler. Ele geçirdikleri çuvalların çoğunda kahve tozları bulunuyormuş. Bir asker bunun deve yemi olduğunu zannederek heba etmeye kalkışmış.
Neyse ki aralarından biri akıllılık ederek çok uygun fiyata bütün tozları satın alarak Viyana da küçük bir dükkan açmış. Kısa sürede hem Viyana da hem de tüm Avrupa da Türk Kahvesini meşhur etmiştir.
Bir cevap bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.